yavaş yavaş soldu balkondaki ortancam.
suladım da.
konuştum da onunla.
öptüm de çiçeklerini.
peki neden bu kadar çabuk terk etti beni?
elinden gelenin en iyisini yapan için bu ayrılıklar ne kadar da boğucu.
şehir hayatı üstüme gelirken bu cehennemden çıkma günlerde.
evimdeki ortancama sarılırdım.
yapraklarının yeşiliyle mutlu olurdum.
toprağına dokunurdum.
huzur bulmama yeterliydi.
mavi ortancalarım öldü.. belki bir başka yaza yenilenir.
küçükken babannemin bahçesinde, balkonun kenarlarında pembeli morlu açarlardı.
solduklarına şahit olmazdım genelde.
bir çiçeğin solması bir insanı ne kadar üzebilir ki..
beni çok üzüyor.
bir hayali paylaşmıştım ben onunla.
bir gece yarısını.
bir sabah mutluluğunu.
bir çiçeğe bile bakamadım diyorum şimdi.
bir aşka bir çocuğa bir aileye nasıl bakabilirim ki..
bir canlının gözlerimin önünde solmasını izledim.
saniye saniye gördüm onu can çekişirken.
gökyüzünü kucaklayan yaprakları
küskün, ellerini cebine sokmuş bir çocuk gibi.
kimsem yoktu evimde.
yüzümü yıkardım, sonra onun yüzünü.
ilk günaydınım onaydı.
son tatlı rüyalarım ona.
bir yerlerde dikili ağaçlarım çiçeklerim var.
ama burada değil..
benimle yaşıt bir dut ağacım var.
babamın hediye ettiği bir armut ağacım.
yoncalarım var bir başka bahçede.
artık onların bir yerlerde solmadığını bilmekle avunmalıyım.
bir çiçeğe bile bakamadım.
ağlarım.

Yorumlar