the AYNA

Yıllardır bakılmamış bir aynada tamamen bakir (bir o kadar da baki) bir yaşam sürüyordu. Aynaya kendini hapsederken dışarıda bıraktığı tek şey onun ilahi güzelliğiydi. O güneşi kıskandıran dikdörtgen celladın parlaklığı karşısında, kendi parlak bedenlerini izlediklerini sanan bütün kadınlar yavaşça celladın karanlık yüzüne çekilmeye başladıklarından haberdar bile olamadılar. Ayna, olanı değil olmayanı göstermek içindi oysa.Kendi ruhunun bir hediye paketi gibi yine kendine sunulup, özenle açılabilmesiydi. Güzellik sırlarıyla kandırılan kadınlar hep yanıldılar onun gibi.. güzellik sır olmaktan çıkmıştı anlatılan reçetelerle.Sır olarak kalsaydı herşey daha güzel olabilirdi. O, aynanın içindeki celladın varlığını hapsolduktan sonra farketmişti.
yüzünü unutmanın verdiği dipsiz acı onu bir antika dükkanından çıkarmaya yetecek miydi?
gözyaşlarının yanaklarında çizdiği yolu takip ederek çıkmayı başarabilecek miydi?
Bunu düşünmek 1 ayna yılı kadar vaktini aldı.yüzü gitgide siliniyordu..kurtarılmayı bekleyen bir prensesti peri masallarında..aynanın sesi olmuştu zamanla silinen dudaklarıyla..

Yorumlar

  1. harika olmus:)devamını bekliyoruz kücük kücük hikayeler,yasanmıslar,yasanamayanlar,hersey olsun; pandoranın kutusundakiler gibi sacılsın dünyaya içinde hapsolmus cümlelerin..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

whisper